- ''bakın, gördünüz mü? siz de bütün diğer erkekler gibi, her şeyi kabul eder görünerek her şeyi kabul ettirmek yolunu tutuyorsunuz. yok dostum! böyle yatıştırıcı laflarla meseleler halledilmiş olmaz. ben bunu istemiyorum. beni yüzde yüz doyurmayan şeyleri yapmak beni kendi gözlerimde küçültüyor. bilhassa tahammül edemediğim bir şey, kadının erkek karşısında her zaman pasif kalmaya mecbur oluşu... neden? niçin daima biz kaçacağız ve siz kovalayacaksınız? niçin sizin yalvarışlarınızda bile bir hükmetme, bizim reddedişlerimizde bile bir aciz bulunacak?''
- Zaten,bir felakete sükûn ve itidalle tahammül edenlerin manzarası,o felaket için ağlayıp çırpınanların manzarasından çok daha korkunç ve ezicidir.
- Şimdi dudaklarında hep o lakayt ve her şeyi bilen tebessüm vardı. Bir türlü anlayamadığı, bir türlü içlerine karışamadığı ve bunu zaten asla istemediği bu insanlarla arasında çelik bir duvar gibi yükselttiği bu tebessüm, onun müracaat ettiği son çareydi
- İki eliyle arkasındaki ağacın kabuklarına sarıldı. Parmakları soğuk yarıkların arasına girdi. Elini hemen geri çekti ve göğsüne götürdü. Göğsünün içinde, bu asırlık ağacın kabuğu gibi, yarıklar bulunduğunu sandı ve gırtlağına kadar bir ateşin çıktığını hissetti. Aman yarabbi, ne kadar yalnızdı.
- Yalnız, gökyüzündeki yıldızlardan çayın dibindeki çakıllara, doğu tarafından kopup gelen bulutlardan batı tarafındaki denize kadar uzanan ve yayılan bu kocaman gecenin içinde, yapayalnızdı. Düşüncelerini hangi istikamete koşturursa koştursun, karşısına kimse çıkmıyordu. Şu anda bu koskoca dünya üzerinde kendisini düşünen bir tek kişi bile mevcut olmadığına o kadar emniyeti vardı ki, acı bir kabadayılıkla kendisi de hiç kimseyi düşünülmeye layık bulmuyor; fakat bundan, sebebini anlayamadığı bir üzüntü duyuyordu. Acaba onu sahiden hiç düşünen yok muydu ve o hiç kimseyi düşünmemekte, kendini yalnız bulmakta bu kadar haklı mıydı?
- Her şey geçer. Her şey unutulur. Kendini bir felaketin içinde kaybetmenin manası yoktur.
- Varlığı büyük boşlukları dolduracak mahiyette bir şey değildi; fakat yokluğu müthişti.
- Hiç geçmeyen,hiç unutulmayan şeyler de var. Ölünceye kadar insanın sırtından atamayacağı şeyler de var?
- Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz? Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna(Sf.38)
- Nedense, hayatta bir müddet beraber yürüdüğümüz insanların başına bir felaket geldiğini, herhangi bi sıkıntıya düştüklerini görünce bu belaları kendi başımızdan savmış gibi ferahlık duyar ve o zavallılara,sanki bize de gelebilecek belaları kendi üstlerine çektikleri için, alaka ve merhamet göstermek isteriz. Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna(Sf.15)