Ömer de: "Ben sizi bilirim civan delikanlılar. Bütün fedakarlık hamleleriniz post kapıncaya kadar sürer!" diye söyleniyordu. Bunlardan biriyle konuşurken:
"Azizim!" diye sormuştu: "Sen tıbbiyeyi bitirince ne yapacaksın? Köye mi gideceksin?" Öteki birdenbire boş bulunarak:
"Ne münasebet!" dedi. Sonra pek ustaca olmayan bir ric'at yaptı: "Mamafih, icap ederse giderim." Ömer:
"Pekala, ben de size hak veriyorum, öyleyse ne diye feragat makaleleri, köylüye destanlar yazıp duruyorsunuz? Bak, ben sana, senin neler istediğini sayayım: Evvela, bütün muvaffakıyetin başı olarak büyük bir iltimas arayacaksın... İtiraz etme bal gibi arayacaksın. Ondan sonra memleketin göz önünde bir yerine tayin olunmak... İhtisas yapmak imkanlarını elde etmek... Sonra para kazanmak: Bol bol, avuç avuç, çılgınlar gibi kazanmak... Sonra güzel bir karı almak. Güzel bir karı alıp herkese parmak ısırtmak...Sonra otomobil, apartman... Daha sonra göbek, poker, vesaire. Bir şey dediğim de yok pekala! Demek ki böyle icap ediyormuş, böyle olsun. Fakat bu istikbale hazırlanırken şu yaptığınız işler tarzındaki bir mukaddemeye ne lüzum var? Yarın yaşlanınca eşe dosta: "Gençliğimizde çok idealisttik ama, hayat insanı değiştiriyor...Şimdi realist olduk... Ah, o ateşli günler!" diyebilmek için mi? Bu kısa gevezelik devrine sırtınızı vererek bundan sonraki hayatınızın kepaze ve boş mahiyetini mazur göstereceğinizi mi ümit ediyorsunuz?"