- Bir müddet daha düşününce dünyada da hiç bir yere bağlı olmadığını hissetti ve içten içe bu kadar yabancı olduğu bu hayatta kendisini birçok kayıtların kuşatmasına, ondan, istediği gibi hareket imkanlarını almasına müthiş içerledi.
- "Hayattan ne isteyebilirdi? Doğmuş, büyümüş, okumuş, devlet hizmetlerine girip memleketi dolaşmiş, ihtiyarlamiş, evlenip kavga ve dıriltı içinde bir hayat geçirmiş ve nihayet bu hale gelmişti... Herkes başka türlü mu yaşıordu sanki?"
- "Yerimizi boşaltsak da dünyaya yeni geleceklere yer açsak..."
- "Fakat her şey geçer, her şey unutulur. Kendini bir felâketin içinde kaybetmenin mânâsı yoktur. İnsan birazcık da kalender olmalıdır!"
- Kuru ve sabit gözlerin arkasında nasıl bir ateşin yandığını; yavaşça kalkıp inen göğsün içinde nelerin kaynadığı bilinmediği için, insan mütemadi bir ürkeklik ve tereddüt içinde üzülür...
- İki eliyle arkasındaki ağacın kabuklarına sarıldı. Parmakları soğuk yarıkların arasına girdi. Elini hemen geri çekti ve göğsüne götürdü. Göğsünün içinde, bu asırlık ağacın kabuğu gibi, yarıklar bulunduğunu sandı ve gırtlağına kadar bir ateşin çıktığını hissetti. Aman Yarabbi, ne kadar yalnızdı...
- Güzel bir manzara önünde üç akbabanın ardı ardına uçması gibi bir şey yaşamak.
- "Ne kızarıyorsun? Bu dünyada karşılıksız hayır işlenmediğini öğrendim de onun için sordum."
- Hayattan fazla şeyler bekleme. Dünyada her felaketin içinden en az zararla sıyrılmanın yolu hayata uymak, muhite uymak, hiç sivrilmemektir.
- Demek hayat böyle... İki adım ilerisi görülmeyen, sisli ve yalpalı bir deniz....