- Şu gerçek açıkça anlaşılmış olmaktadır:Çağdaş devletlerde ikide bir toplanıp dağıtılan parlamentoların,yasama yargı ve yürütme güçlerinin çok üstünde güvenlik kuvvetlerinin ve ordularının üzerinde olan birinci kuvvet radyo-televizyondur.
- Milliyetçilik bazen mazlum milletlerin bağımsızlık mücadelelerinde olumlu bir rol oynamış, ama yalnız efsanevi veya masalsı bir geçmiş adına bir yayılma siyasetini veya bir hegemonya kurmayı haklı göstermeye yeltendiğinde daima olumsuz bir rol oynamıştır.
- Önemli olan inancın dil ile söylenmesi ve söylenen sözler değil bu imandan yola çıkarak hayatın nasıl sürdürüldüğüdür. İnsanın Tanrı hakkında edindiği hayaller Tanrı(nın kendisi) değildir. İster bir Hindu Benareste Veda ilahilerini tek düze bir sesle söylesin, ister bir Çinli Tao?ya dalıp onda yok olsun. İster bir Hristiyan şarapla ekmek ayinine katılsın, ister bir Müslüman camide Kur?an okusun, ister bir Afrikalı yüzünde maskeyle hayatı kutsamak için dans etsin, karşımıza tek bir soru çıkmaktadır: Bu ululama onların hayatında neyi değiştiriyor?
- (İster Yahudi, ister Batılı veya Arap olsun) yalnızca "Tanrı'nın beğenip seçtiği bir kavim"den bahsetmek değil, (ister İbranice, ister Latince, ister Arapça olsun) yalnız bir dilin kutsal olduğundan söz etmek de "Hz. İbrahim öncesinden kalma" bir fetişizmdir. Tanrı'nın beğenip seçtiği yer ancak insanın, her bir insanın gönlüdür. (s, 344)
- İslam, birbirinden ayrılmaz bir şekilde hem bir din, hem bir cemaat, hem bir iman, hem bir HAYAT KANUNUDUR.
- İslam, birbirinden ayrılmaz bir şekilde hem bir din, hem bir cemaat, hem bir iman, hem bir HAYAT KANUNUDUR.
- İslam, birbirinden ayrılmaz bir şekilde hem bir din, hem bir cemaat, hem bir iman, hem bir HAYAT KANUNUDUR.
- Benim açımdan dünyanın en büyük günahı, umutsuzluğa kapılmaktır. İman sahibi olmak ise, fırtına ve kasırgalara rağmen sabaha ereceğinize ve günle buluşacağınıza inanmak demektir...
- Kilise ve okullar kimsenin kendi kendine sormadığı sorulara cevap yetiştirirler. Onun için üniversiteler ve tapınaklar ıssızlaşırlar.
- ... ŞİDDET VE ÇÖKÜŞ, BÜYÜME MODELİMİZİN YAN ÜRÜNLERİNDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.