- İstanbul'un güzel şehir olduğunu, ama insanın burada köle değil, efendi olması gerektiğini düşünürdüm.
- Bilmediğini bilmek istemiyor artık!
- Aptallar üzerinde düşünüyorum. Niye o kadar aptallar? Peki, aptal değiller, ama kafalarında bir şey eksik. O bilgiyi kafalarının içinde tutabilecekleri bir yer yok mu? Kafalarının içinde bir kutu, kutular, şu dolabın gözleri gibi karışık şeyleri içine yerleştirebilecekleri bir köşe olması gerekir, ama sanki öyle bir şey.
- İnsan, seçtiği hayatı sonradan benimseyecek kadar sevmeli; seviyorum da.
- Aynaya bakarken nasıl görünüşünü seyrediyorsa insan, kendi düşüncesinin içine bakarak da özünü seyredebilirdi.
- İnsanın, en küçük ayrıntısına kadar tanıdığı birisinin büyüsüne, korkulu bir rüya sever gibi kapılacağını ileri sürdüm.
- Kehanet bir soytarılıktır, ama aptalları etkilemekte güzel güzel kullanılabilir.
- İnsanlar ikiye ayrılıyorlarmış; onun gibi kalılar benim gibi suçlular.
- Bu ahmaklar gerçeklerin farkına ne zaman varacaklardı? Bu kadar aptalın birbirini bulması bir rastlantı mıydı zorunluluk mu? Niye bu kadar aptaldılar?
- Bir düzenin yıkılacağı tahminini yürütmek o düzeni devirmek için fena bir yol sayılmaz.