- Mustafa?nın aynı zamanda, mükemmel bir mantık yapısı vardı; bu özelliği yüzünden onlarla birlikte olurken rahatsız olmamayı başarıyordu.
- Mustafa, yalnız ve içe dönük bir adam da değildi sadece; bu kadar da değildi. İnsanları uzlaştırırken bunu belki çok içten yapmıyordu, ama insanları birleştiren unsurlara da varmak istiyordu. Belki bu anlamda gerçek bir idareciydi.
- Düşünmek çok enerji isteyen bir iştir. Düşünmek çok zor bir spordur.
- Toplumun sertliğini ve insanın yalnız bırakılışını bir türlü benimseyememişti.
- Mustafa İnan?a, "İstanbul Teknik Üniversitesi?nde 1944lerde başlayıp, 1967?deki vefatına kadar, tatbiki mekanik bilim dalındaki bilimsel çalışmaları, eşsiz hocalığı ve bilim adamı yetiştirmek suretiyle modern anlamda bir ekol kurmuş olması dikkate alınarak 1971 yılı HİZMET ÖDÜLÜ" verilmedi mi? Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu?nun Bilim Kurulu, bu ödülün Mustafa Hoca?ya verilmesi gerektiği kararına hemen varmadı mı?
- Evlenme konusunda meslek sahibi birinin yanında bir hiçten ibarettim. Beni ezip geçerlerdi. Nitekim ezip geçerlerdi. Bu ayrı hikaye.
- "Fakat, Allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. Bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. Tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. Fakat benim de sevmeye hakkım yok mu albayım? -Yok. Peki albayım. Ben de susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? Sorarım size:"Nasıl?" kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum albayım." . . "Kelimeler, albayım. Bazı anlamlara gelmiyor."
- ....Selim de can sıkıcı ve hayal kırıcı görünüşünün, insana yeni heyecanlar ilham etmeyen pısırıklığının farkındaydı. Her gece yatakta bu durumdan kurtulmak için Allah?a yalvarıyordu: omuzları biraz daha genişleyemez miydi? Gittiği partilerde bir kenarda oturup surat asmamak için acaba ona dans öğretilemez miydi? Allah, Selim?e dans öğretmeye pek niyetli görünmüyordu. Her şeye kadir olduğu halde böyle küçük işlerde bile kullarına yardım etmiyordu. Üstelik bu işlere Metin?i memur ediyordu ve Metin de Selim?in beceriksizliğiyle alay ediyordu. Selim?in hiçbir şey öğrenemeyeceğini söyleyerek gülüyordu. Selim ise, kendini Metin?e beğendirmek için çırpınıyordu. Bir yandan da Allah?a başvurmayı ihmal etmiyordu: çok zayıftı, biraz daha kuvvetlenemez miydi? Metin, izci takımında trampet çalıyordu, Selim de trampet bölüğüne alınamaz mıydı? Allah SUSUYORDU...
- ''Neden utandığı belli değildi.'' Yaşamaktan utanıyordu herhalde. Hayata karşı ayıp oluyordu. On yüz bin şeyi birden yaşamak istiyordu. Hangisine sarılsa başkasına ayıp oluyordu.
- Yalnız kalmaktan da kalmamaktan da korkuyordu.