- Dolmakalemimize kan doldurup yazacağız bu satırları. sf. 52
- Kültür, sadece bazı isimleri hatırlamaktan ibaret değildir, deniliyordu. Kültür, bu isimleri yerli yerinde ve başka isimlerle münasebetini bilerek kullanmak demekti. sf. 54
- Osmanlı kafasında mantık ne gezer? Aman tahtaya vur değmesin nazar. sf. 59
- "Vermesini bilmeyenler alamayacaklardır." sf. 61
- Ama ne demişler: gülme Menderes gülme, senden büyük Allah var. sf. 62
- Duygularını ifade edebilmek için bakkal bakkal gibi, bahçıvan da bahçıvan gibi düşünebilseler, kendilerine yakışacak bir ifade çoşkunluğuna kavuşacak zamanı bulabilselerdi; bütün şehir, gereksiz edebiyattan temizlenmiş olurdu. sf. 66
- Demek sen aşkı, sinüs kosinüse çok görüyorsun. Soyut aşk kavramı sende henüz gelişmemiş. Sen ve senin gibiler, ancak beş elmayla on elmayı toplayabilen basit insanlarsınız. Elle tutulan şeylerle düşünebilir, elle tutulan şeyleri sevebilirsiniz yalnız. Siz A ve B' den değil, üç erkek ve beş kadından anlarsınız ancak. sf. 67
- Babamla öğretmenim arasındaki tartışmalar, kültürle olan ilk temasımın zevkli hatıralarıdır. Benim aracılığımla yapılan ve tartışmacıların pek farkına varmadıkları bu konuşmalar benim için sinsi bir keyifti. İlk gün koşa koşa eve gelmiş ve hemen babama yetiştirmiştim: ?Baba, sen yanlış biliyormuşsun. Öğretmenimiz söyledi: biz mektebe değil okula gidiyormuşuz.' Babam, okuduğu gazeteden başını kaldırdı, yorgun ve ilgisiz nazarlarla baktı yüzüme: ?Dur bakalım hele,' dedi. Babamın, sonradan daha iyi farkettiğim karakterinin eşsiz bir özetiydi bu cümle: ?Dur bakalım hele.'
Hem kendi durur, hem de herkesi durdururdu bu cümleyle. Benim hızımı, annemin hırçın ve telaşlı atılmalarını hep bu amansız cümlesiyle keserdi: ?Dur bakalım hele.' Dünya tefekkür tarihine ?Durbakalımhelecilik' geçmezse, babama yapılmış en büyük haksızlık olacaktır bu. Ben de belki biraz bu felsefenin tesiriyle böyle olmuşumdur.
sf. 76 - Hayata dayanamadığımız için espri yapıyoruz. sf. 80
- Vazgeçiyorum; bütün insanlığın önünde eğilerek özür diliyorum: beni yanlışlıkla çıkardılar sahneye. sf. 92