- Söyle evladım, diye teselli ederdi annem beni. Söyle de içinde hicran olmasın. Hicran oldu anne. Syf: 25
- Kitaplarla, yani bir çeşit masal dünyasıyla hayatı karıştırıyorum eskisi gibi. Galiba gittikçe de düzeltilemez oluyorum bu konuda. Masalın nerede bittiğini, hayatın nerede başladığını fark edemiyorum.
- Hayatlarıyla yanlış olanların ölümleriyle doğru olmalarına imkân var mıdır?
- Sen olduğun gibi yaşamak istiyorsun kafamda; bir varlık kavram olarak çıkıyorsun karşıma. Yaşanırken düşünülmesi ve düşünürken yaşanması gereken bir mesele olmak istiyorsun.
- Gönlümün rüzgarına kapılıp gidiyorum.
- Boyumdan büyük işlere kalkmıştım. Şimdi, boyumdan küçük işleri bile başaramıyordum
- Kafka'nın korkusu gibi değil; insanın evrendeki hiçliğiyle ilgili bir korku değil. Anlamsız bir korku. Zavallı bir böceğin vücudunda duyduğu ve anlamını bilmediği bir korku. Bitkisel bir korku
- Hayatta başarı kazanan bütün insanların, okul yılları başarısız geçmişti. Çalışkan olmak, ilerisi için kötü bir işaretti.
- Bu çocuk ilerde büyük adam olacak gibi ne olduğu belirsiz bir tanımla değil.
- Fakat Allah kahretsin! İnsan anlatmak istiyor albayım, öyle budalaca bir özleme kapılıyor. Bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. Tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. Fakat benim de sevmeye hakkım yok mu albayım? Yok. Peki albayım. Ben de susarım o zaman, Gecekondumda oturur anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım, adresimi bilmeden nasıl bulup anlayacaklar? Sorarım size, nasıl kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da gözucuyla ölümümün nasıl karşılacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan, Bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum albayım. Kelimeler, kelimeler albayım, bazı anlamlara gelmiyor.