- Kalp krizinden ölenler kadar şanslı olmayı diliyordu. Onlar gibi konuşurken, yemek yerken, ayaktayken veya otururken aniden ölmek istiyordu. Gizlice çekip giderek sanki ölümü alt etmiş olacaktı.
- Ne kadar sefil ve çaresiz yaratıklarız. Ülkemizde acınası bir durumda, insanlarımız da. Neden biraz olsun mutluluğa eriştiğimiz tek dönemde, bütün dünya kanlı bir savaşa girdi? Bu dünyada bize şeytandan başka kimse acımıyor.
- Aşkını hak etmeyen birisini bu kadar özlediği için kendi kendine kızdı.
- Abbas kendi yumuşak, hain kalbini lanetledi. Ruhuna ve vücuduna ihanet etmişti, çünkü ikisi de sevmeyen birisini sevmişti. Şimdi de ona ıstırap ve utançtan başka bir şey vermiyordu.
- Belki de sevgilisi üzerinde kontrol sahibi olmayı başaramadığını bildiği için ona olan bağlılığı artmıştı. Hayal kırıklığıyla beraber ona karşı kini büyüyordu.
- İbrahim Faraj hayatı boyunca aşkı tatmamıştı; romantik eğilimleri olan Hamide ise adamın bütün hayatının bu eksik duygu üzerine kurulu olmasını tuhaf buluyordu.
- Aşkının kalbinde derin bir yara izi bırakacağını biliyordu, ama aşkın onu yıkmasına izin verecek bir kadın değildi. Böyle düşününce keyfi biraz yerine geldi.
- Çeşitli umutlarla ve hayallerle teselli bulmaya çalıştı, ama yeni bir aşkın bu eski aşkı ona unutturabileceği hiç aklıma gelmedi.
- Kaderim bana istediğimden bambaşka bir hayat verdi.
- "Kalbim seni affetmeme izin vermiyor...Affedemem..." diye mırıldandı. "Ama lütfen bu işin nasıl sonlanacağını görene kadar ortadan kaybolma"