Başımızın üzerinde nurdan haleler yoktu ama çarmıhımızı sırtımızda taşımadığımızı kim iddia edebilirdi?
Ne kadar kolaydı gökte yıldız damlalarının birdenbire ve teker teker kopması. Karanlık ne kadar kolaydı. Ne kadar kolaydı içimizden havalanan güllerin sönüvermesi. Hep tökezledik yollarda. Bütün dallar elimizde kaldı.
Çok yorgunduk , çok yorgunduk ve dinlenmek için bize serin bir su uzatacak kimsemiz hiç olmadı. Sadece başımızın üstündeki ürkütücü siyahlıkta asılı duran bir bedr-i hilal halimizden anladı. Ve onun, durgun su içine düşmüş görüntüsü.
Çok yorgun olduğumuz gibi çok da yalnızdık. Hep kendi halimize ağladık. Issız adada yol alırken, atımızı son gücümüzle mahmuzlarken biz, sonsuz karanlıkta taş kulelerin arkasında bulutlar yarıldı. Bulutların yarıldığı yerden senin ve benim için sadece o bedr-i hilal ağladı. Ve onun durgun su içine düşmüş görüntüsü.
Hattat biliyorsun değil mi hiçbir şey gözyaşından daha temizleyici ve arıtıcı değildir.
Senin aynanda evvela kendimi göreyim. Kendi güzelliğime hayran olayım. Ne kadar güzel yaratılmış olduğumun farkına varayım.
Bana sonsuzluğa dair bir şey söyle. De ki varlığıma, de ki varlığına, de ki mutlak olana açılan yollara inancım pekişsin. Var olmuş olduğundan ve dahi var olmuş olacağından emin olayım.
İçinden şiirsiz geçilemeyecek kadar derin gözleri vardı.
Var olmak için yok olmaya neden rıza göstermem gerektiğini. Ya da daha güç olanı, yok olmamak için var olmamaya razı olmam gerektiğini. Hiç olmazsa bunları çözebilsem, hiç olmazsa. Çözemedi.
Gördüğün ışıklar ikinci kez baktığında hep yok oldular. Ona git ki sen de yok olan ışıklardan olmayasın.
Sadettin Ökten
Marguerite Duras
Zeki Kayahan Coşkun
Richard Dawkins
Hakan Günday
Engin Geçtan
Abdülkadir Geylani
İvan Aleksandroviç Gonçarov
Rick Riordan
Metin Hara