Ona öylesine vurmalı ki fışkırtsın gerçeğini, utancını, korkusunu, dün onu ulaşılmaz, erişilmez, dokunulmaz kılan sırrını.
İnsan, içinde bir yabancıyı barındırır: yazmak, işte o yabancıya ulaşmaktır. Budur ya da hiçbir şey değildir.
Ve hiç gözyaşı dökmemek, yaşamamaktır.
Bir yazarın yalnızlığında canına kıyma vardır.
Yalnızlık, yalnız başına oluşturulur. Ben öyle yaptım. Sonra da sevdim o yalnızlığı.
Yazının başına oturabilmek için kendinizden daha güçlü olmanız gerekir , yazdığınız şeyden daha güçlü olmanız gerekir.
Yaşam her yerde . Bakteriden file varıncaya kadar. Yeryüzünden kutsal göklere ya da daha şimdiden ölü göklere kadar.
Çevremizde bulunan her şey bir şey yazar,sezinlenmesi gereken işte budur,her şey yazar; sineğe gelince,sinek duvarlara yazar, küçük gölün parlaklığını yansıtan salonun ışığında çok şey yazmıştır. sineğin yazısı, bir sayfayı tümüyle doldurabilirdi.böylelikle de yazı haline gelebilirdi.böyle olduğu andan başlayarak da artık bir yazı olarak kabul edilebilirdi. bu yazı belki de bir gün, gelecek yüzyıllarda okunabilecek,o yazı da çözülecek ve çevrilecek.ve o zamana kadar okunamamış çok büyük bir şiir gökyüzünü kaplayacak.
Yalnızlık hazır bulunmaz, oluşturulur. Yalnızlık yalnız başına oluşturulur...
"Yazmak, aynı zamanda susmak, söylememek, sesini kesmek demektir, gürültüsüz haykırmaktır..."
Miguel de Cervantes Saavedra
Pierre Rey
Canan Tan
Nermi Uygur
Milan Kundera
Lawrence Durrell
Arthur Schopenhauer
Fazıl Hüsnü Dağlarca
Mario Vargas Llosa
Stieg Larsson