- içimden, göğsümü parçalamak ve beynimi dağıtmak geliyor; insanların, birbirleri için ne kadar az anlamları var. ah! sevgi, sevinç, yakınlık ve coşku kendi içimden gelmiyorsa, bir başkası da bunları veremeyecektir bana; soğuk ve güçsüz bir halde karşımda duran birini, ben de mutlulukla dolup taşan yüreğimle mutlu edemem.''
- Artık istemiyorum dinlemek
Yarın iyilik, kötülük, kıskançlık olacakmış,
Bu dünyalarda da bir alt, bir üst varmış aldırmam. - Yerinde duramayan bir gezgin bile sonunda vatanını özler ve kulübesinde, eşinin koynunda, çocuklarının arasında, hepsine ekmek bulma uğraşısında dünyanın enginlerinde boşuna aradığı sevinci bulur
- O anda, bütün isteklerini gerçekleştirmek üzere kollarını açar ve sevgilisi onu terk eder. Donmuş, aklı başından gitmiş bir halde uçurumun kenarında durur; çevresi tümüyle karanlık, çıkış yok , teselli yok, gelecek yok! Çünkü ona var olduğunu duyumsatan o biricik insan onu terk etmiştir. Önünde açılan engin dünyayı, yitirdiklerini ona geri verebilecek olan birçok insanı görmez, dünya tarafından terk edilmiş, yapayalnız hisseder ve artık kördür, yüreğinin korkunç kederi tarafından köşeye sıkıştırılmıştır: kendini uçurumdan aşağıya atar ve böylece onu kucaklayan ölümde tüm acılarını boğuverir.
- Birbirimizi mutlu edemememiz yetmiyormuş gibi, yüreğimizin bize zaman zaman bağışladığı sevinci de birbirimizden esirgememiz mi gerekiyor? Efkarlı olduğu halde mutsuzluğu gizleyebilecek, yakınlarının neşesini yok etmeden kederini kendi başına üstlenebilecek kadar kişilik sahibi olan tek bir insan gösterin bana! Bu efkar, daha çok, kendi kişiliksizliğimiz ile ilgili içsel bir kaygı, kıskançlıkla iç içe, aptalca bir kendini beğenmişliğin kışkırttığı bir değersizlik duygusu değil midir? Mutlu edemediğimiz insanların mutlu olduklarını görüyoruz ve buna dayanamıyoruz.
- İnsanlar ne kadar da çocuk! Bir bakış için nedir bu açgözlülük? İnsanlar ne kadar da çocuk!
Werther, sevdiği kızın kendisinin yanından ayrılırken bir kez olsun geriye dönerek ona bakmasını amaçladığı için söylüyor. - Cenneti bu sözlerle dile getirebilir miyim? Onun beni sevdiği sözleriyle!
- Budalanın biri olmasaydım dünyanın en iyi, en mutlu hayatını sürdürebilirdim.
- Hayatında seni yeyip bitirmeyen tek bir an yoktur, hem seni hem de çevrendekileri; senin de bir yok edici olmadığın ve olmak zorunda olmadığın bir an yoktur. En masum gezinti binlerce zavallı solucanın hayatına mal olur, tek bir adım, karıncaların bin bir zahmetle kurduğu yapıyı yıkıp ezer ve küçük dünyalarını berbat bir mezara çevirir. Ha! beni etkileyen, arada bir esip gelen felaketler değil, köylerinizi alıp götüren o seller, kentleri yutan o depremler değil; yüreğimi kemiren, doğanın bütününde gizli olan, hiçbir şey yaratmayan, kendini yok etmekle kalmayıp çevresindekileri de yok eden o tüketici güçlerdir. Bundan dolayı kaygı içinde yalpalıyorum işte. Gökyüzü, yeryüzü ve onları ören güçler çevreliyor beni ve gördüğüm, sonsuza kadar her şeyi yutup, geviş getiren bir canavardan başka bir şey değil.
- Bazen aklım almıyor; onu yalnızca ben, öylesine içten, öylesine dolu dolu severken, ondan başka hiçbir şey görmez bilmezken, ondan başka hiçbir varlığım yokken, nasıl olur da onu bir başkası da sever, sevebilir?