- Bir kara tren, uzayıp giden raylarda sadece tutsak edilmiş Türk erlerini taşımıyordu. Vagon vagon, gönülden gönle büyüyen ve bu yolculukla her dem artan beyaz hüznü de taşıyor, Sibirya'ya götürüyordu...
- Güneş yerdeki kristal yapılı karların üzerine vurduğunda, geceleri gökteki yıldızların yere düştüğünü gördüler. Ve yerde en çok parlayan iki yıldızın anne ve babaları olduğuna inandılar. Ara sıra çıkan bir rüzgar,sanki bu yıldızların yüzünü okşuyordu.
- Bu vatanın evlatlarının kaderi budur.
- Tarih ve araştırma türündeki kitapları okumayı sevenlerin kesinlikle okuması gereken bir kitap.
- İnsan her şeye alışırdı. Yürümeye, soğuğa, yorgunluğa, savaşmaya ve öldürmeye... İnsanın en alışkın olduğu şeylerden biri de yaşamaktı. Kendi hayatını derin derin soluyarak yaşamak, her insanın kutsal saydığı şeylerden biriydi. Belki de yaşamayı iyice kanıksayan erler, bu alışkanlıklarından vazgeçmek için bilinmez bir diyara, sanki bir beyaz ülkeye doğru yürüyorlardı. sy.18
- - "Nedir ilginç olan Sultanım? lütfedip açıklarsanız..." - "Bu kerestenin yapıldığı çam ağacını yere yıkan baltanın sapı da çamdan değil mi?" -"Evet efendim" -"Tıpkı içimizdeki aymazların hainlerin bu koca devleti yıkmak için çalışanlara alet olmaları gibi...Ne benzerlik ama ! "
- "Ey Balkanlar, bu ayrılık yürekten midir? Nasıl gideceğiz? Neyle gideceğiz? Biz gitsek, yüreğimiz burada kalacak. En önemlisi buralar bizsiz, buralar öksüz kalacak. Hey gidi Koca Osmanlı. Buralar sensiz kalacak. Aysız, yıldızsız kalacak. Kur'an'sız, mescitsiz, camisiz kalacak. En önemlisi hey Koca Osmanlı, Balkanlar duasız kalacak! Bizler yetim, bu diyarlar da öksüz kalacak. Bir yanımız hep eksik olacak..." İsmail Bilgin