- Şu dünyada kavga etmeden yaşanılamaz mıydı..?
- Bihruze! Şimdi de kelebekler rüyalarında kendilerini sen olarak görebilmek için dalıyorlar mıdır acaba? Birde şu vardı Seninle ben taş ile cama benziyoruz; taş camın üzerine de düşse, cam taşın üzerine de çullansa paramparça olacak şey malûmdur!
- Sözünde durmak, sözü hiç unutmamak erdemli insanların tavrıydı ve unutulmayan söz, elbette sahibini devamlı hatırda tutar, ona karşı sevgiyi çoğaltırdı...
- İnsan sevgi ile yaşar, sevgisiz ölürdü. Sevgi bir cennet, sevgisizlik de cehennem sayılırdı. Sevgisiz yaşayanların ölülerden farkı kalmıyordu çünkü. Sevgiyle yaşamak da kıskanmakla devam ediyordu....
- Sevgi hissedilen bir şeydi, bunu biliyordum; ama bir heyecanın da adı olabilir miydi? Bir kişinin adını duyunca hissedilen bir heyecanın adı?!... Hissedilebilirdi ama tanımlanabilir miydi...?
- Bütün inançların temeli sevgidir. Her kim bir şey veya kimseyi severse ona inanmış, boyun eğmiş, kulluk etmiş olur. Kulluk, sevginin yedi derecesinden biridir ki ilk adımda dostluk başlatır. Bu dereceler ezeli ilgiden doğar, ilgiyi sevgi takip eder. Sonra tutku, aşk, şevk ve kulluk diye devam edip ebedi dostlukta nihayet bulur...
- Sebep neydi, bütün varlığımın kendisiyle ayakta durduğunu bildiğim, hayatımın en değerli parçasıyla bir göz yumup açıncaya kadar neden ayrılıvermiştik..?
- "Her söylenen söz, her gösterilen tavır, içinden çıktığı bir kalbin elbisesini giyinmiş olurdu, ama bu derece göze çarpan bir kıyafet de sanki gösteriş olmaz mıydı..?"
- Biz gözümüzle bakarız; ama gören gönüldür... Gönlümüzde aşk varsa, gözün gördüğü güzeldir...
- Ağlamaktan Korkma Gözüm! Bir gözyaşı, gül mevsiminde güle karşı akarsa aşk olur adı; sevgiyi damıtır en derin yerinden. Suçlardan sonra tenha gecelerde akarsa tevbedir tadı; gönülleri arıtır en kara kirinden. Madem ki gözyaşı bir kutlu demdir, elbette bir erdemdir. Bir gözyaşı, bir cevherdir ateşten kaynayan ve alev gibi yanan. Özü sudur ama avuçta bir yalım, gönülde bir yangın olur. Bir ateş düşünün, dumanı âh ile çıkar da külleri göz yaşına karışır ya?Hayat bir mum alegorisidir hani, mumun başındaki yanış gözde yaş olur da gözyaşı alevle barışır ya?Alev can ipliğini yakınca, acıdır ki, bedenini eritir de mumun, su ile alev birbiriyle yarışır ya? Aşıka göre cennet olur cinnet ve kendi gözyaşında boğulur akıbet... Gözyaşıdır ki yıkayarak yakar, yakarak yıkar. Arıtır ve eritir; temizler ve gizler?Fazilettir, diyettir?Bu yüzden denilir ki gözyaşı yiğitler kârıdır ve civanmertler vakarıdır. Tohumu eken bilir, Göz yaşın döken bilir, Gül kadrin diken değil, Çileyi çeken bilir, Ve ey gözyaşım, Bulutuna sadık yağmurlar gibi gel, ve kadim bir dostu uğurlar gibi git? Bir atımlık mesafede yalnızlığın kurşunlanan coşkusuyla gel, geleceği savaşa mecbur annelerin korkusuyla git?Geceyi içine döken tomurcukların yeşiliyle gel; goncayı açılsın diye bekleyen bülbülün diliyle git?Bülbüller konan dallarda yaprak gibi gel, ve derinlerde bendini yıkan bir ırmak gibi git. Yalınkalem savaşlara meftun acılarla gel, pişmanlık dolu yüreklerden sancılarla git? Ve ağlamaktan korkma gözüm!..