- Ben bir gezgin ve seyir subayıyım, her gün ruhumun içinde bir yerler keşfediyorum.
- Ben hem ateşim hem de kuru çalı ve bir yanım öbür yanımı yiyip bitiriyor.
- Henüz gerçekten ne olduğumuzun bile farkında değilken neden boş yere neye dönüşeceğimiz hakkında kafa yoruyorsunuz ?
- Günahlarımızı sessizce birbirimize itiraf etmek zorunda olsaydık, hiç bir özgünlüğümüz olmadığını görüp gülerdik. Erdemlerimizi de göstermek durumunda olsaydık, yine aynı nedenle gülerdik.
- Gerçekte, sadece kendi kendimizle konuşuruz, ama bazen başkalarının da bizi duyabileceği kadar yüksek sesle konuşuruz.
- Yazık o millete ki, zorbayı bir kahraman gibi alkışlar ve gösterişli fatihi hayırsever sanır. Yazık o millete ki, sesini sadece cenaze törenlerinde yükseltir, sadece yıkıntılar arasında kibirlenir ve sadece boynu kılıçla kütük arasındayken başkaldırır. Yazık o millete ki, Devlet adamı bir tilki, filozofu bir hokkabaz, sanatı yamama ve taklit sanatıdır. Güçlü adamları henüz beşikteyken, bilgeleri yıllarca susturular o millete yazık! Ve her parçası kendini millet sanan, o bölünmüş millete yazık!"
- ?Sen benim kardeşimsin, neden benimle kavga ediyorsun? Neden ülkemi işgal ediyor, zafer ve otorite arzulayanların uğruna bana baş eğdirmeye çalışıyorsun??
- ?Ellerimi zincirlerle, ayaklarımı prangalarla bağlayabilir, beni karanlık zindanlara atabilirsin, ama düşüncelerimi esir alamazsın, çünkü onlar geniş gökyüzündeki esinti gibi özgürdürler.?
- ?Para telli bir çalgı gibidir, nasıl kullanacağını bilmeyenler sadece uyumsuz müziği duyar. Para aşk gibidir, onu tutanı yavaş ve acıyla öldürür, başkalarıyla paylaşanı ise canlandırır.?
- ?PARA! Samimiyetsiz sevgi, sahte ışık ve servetin kaynağı, zehirli su çeşmesi; yaşlanmanın çaresizliği!?