- Gelecek, geçmişin merhametine kalmıştır ve insan ikisinin arasında bir kurbandır
- Piçlere sır verilebilir. Ölümleriyle son bulan sırdaşlıkları vardır. Ancak canlı ya da cansız hiçbir emanete sahip çıkamazlar. Kaybederler, kırarlar. Bu bir kalp veya bir kol saati olabilir.
- "Taksim" ne demek? Paylaştırmak, dağıtmak demek. İşte burası, İstanbul'da yaşayan insanların taksim edildiği yerdir. İnsanlar bu meydandan sokaklara, semtlere, caddelere dağıtılırlar. Ayrıca burada sürekli bir pay alma durumu söz konusudur. İstanbul'dan payına düşeni Taksim'de alırsın. Çünkü burada zevk, insane, uyuşturucu, kan, aşk, acı, akla gelen her şey taksim edilir. Hak edilen payların alındığı yer burasıdır. Tabiî yapılan taksim bazen adaletli olmayabilir. Ama zaten meydanın adı sadece Taksim'dir. Adil Taksim Meydanı değil.
- Beni terk edenlerin hepsi kapı oldu. Çünkü sırtlarını bile görmeye vaktim olmadı. Kapıyı çekip çıktılar ve ben daha ne olduğunu anlayamadan kapıya dönüştüler.
- Okşayan elleri ısıranlar, tekmeleyen ayakları öperler.
- İngilizce'deki "pain" kelimesiyle, Fransızca'daki "pain" kelimesini düşündü. Biri "acı" diğeri "ekmek" demekti. Barbaros bunu sıradan bir tesadüf olarak değerlendiremeyecek kadar sarhoş ve yalnızdı. Acı, insanın hayat tarlasında biçtiği buğdaylardan pişirdiği ekmekti. Dolayısıyla sabah kahvaltısı kadar kaçınılmazdı.
- Tanıdıkları insanlara yeterince borçları vardı. Bir de hayata borçlanmak istemediler. Onun için aldıkları her nefesi geri verdiler.
- "İnsan kendini öğrendi." "Sonra başını kaldırdı ve diğer insanlara baktı." "İnsan paradan önce harcamayı öğrendi." "Sonra harcayacağı bir şey kalmadı ve diğer insanlara baktı." "Diğerleri ne yapıyorsa o da aynısını yapmaya başladı." "Yani kendisini harcadı."
- Hayat seni öyle bir noktaya getirir ki kendini sevdiklerinle savaşırken ve nefret ettiklerinle sevişirken bulursun. Üzülürsün, pişman olursun. Sonra biraz zaman geçer ve tersinin bu dünyada işlemediğini anlarsın.
- Oksijen yüzünden paslanıyoruz. Oksijen yüzünden yaşlanıyoruz. Oksijenle işimiz olmasa eskimezdik. Açıkta kalmış elma gibi çürüyoruz.