- "Hiçbir şey geçmeyecek baba. Kimse kurtulmayacak. Çünkü Tanrı'nın Tanrısı yok. Biz ona inanıyoruz, ama o hiçbir şeye inanmıyor. Belki de tek gerçek tanrısız, Tanrı'nın kendisi. Tanrısızlık Tanrı'ya mahsus! Bu yüzden, kurallarda asalet ve adalet arama! Çünkü Tanrı, ne asil ne de adil olmak zorunda! Benim gibi!"
- İnsanları anlamak zor iş değil. Hepsinin de doğum izleri gibi karakter izleri var sağlarında sollarında. Biraz dikkatli bakmak yeter. Haritalara benzerler. Ölçeklerinin nerede yazıldığını bulana kadar korurlar esrarlarını. Sonra bir güneş kadar bilinir hayatları. Sarışınlara benzeyen hayatları. Güzel ama aptal hayatları...
- Sessizlik ısrardır, derler mahkemelerde. Belki bir hâkimin karşısında değillerdi, ama yine de önünde diz çöktükleri bir hayat vardı ve o da sessizliği yalvarmanın bir biçimi olarak öğretmişti onlara.
- Mucizelerin olmadığı bir kentin caddelerindeydiler. Batıyı gösterirdi burada tüm pusulalar. Batı da, mucize katili mantığı. Tıpkı Koma'nın sürekli kuzeyi göstermesi gibi. Ağaçların yosunlu tarafı gibi. Hep kuzey. Soğuktur, çoraktır, ıssızdır kuzey. Ölüm gibi. Koma hep ölümü gösteren bir pusulaydı o yaşlarda. Hayatın yosun tutmuş tarafında yaşardı.
- Yüzüne asla belirleyici bir ifade takmamak için çabalıyor, ruhunun okunmasından, aklından geçenlerin anlaşılmasından korkuyordu. Eğer zihnindekiler de bilinirse geriye ne kalırdı?
- Aslında Koma'nın kafasının içindeki o kadar da olağanüstü bir mücadele değildi. Dünya üzerinde insan aklının hüküm sürmeye başladığı günden beri kötünün iyiyi öldürmesi kadar sıradandı. Ölümün, hayatın katili olması kadar...
- İnsanın kaderine öldürene kadar tecavüz etmek istediği gün, o kaçış fikrinin bir kara delik gibi zihnine gelip yerleştiği gündür.
- İntihar etmeyi düşünen ve birazdan gerçekleştireceğini bilen her insanda olması gereken heyecanın kırıntısı yoktu içinde. Çünkü o bir intihar bağımlısıydı ve bu iş onun için önemli değildi. Kendini öldürmesi için, dünya üzerinde ve kısacık hayatında yüzlerce neden vardı. O da her gün bunlardan birini alıp boynuna bağlayabilir ve kendini ilk gördüğü su birikintisine bırakabilirdi.
- Ama biliyordu göz yaşlarından oluşan kulenin birazdan devrileceğini. Yer çekiminden daha güçlü değildi iradesi.
- İnsanlar uyurken evlerine hırsızları yollayan hayattır. İnsanlar ölüyken paralarını işletenlerse şirketler. İkisi de durmaz. Sürekli açık bırakırlar ışıklarını. Geceleri gökdelenlerdeki ofisleri aydınlatan spotların trafolarından gelen o sinir bozucu sürekli ses de, hayat da devam eder. Parayı görmek için Wall Street'e gitmeye gerek yoktur. Gece ışıkları açık bırakılmış bir gökdelenin duvarına kulak dayamak yeter. O spotların trafo uğultusu paranın işletilmesinin sesidir. O kulaklar duvarlardan alınıp toprağa konulduğunda ise hayatın sesi duyulur. İçi yanan dünyanın, üzerindeki hayatı er geç kaynatacağı ana kadar fokurdamasının sesi..