- Bunu vahşet sayan Avrupalıların Türkistan'da büyük kırgınlar yapan ve teslim olan bazı şehirlerin ahalisini topyekun öldürten Makedonyalı İskender'e "büyük" sıfatını vermeleri mantıksızlığın ve biraz da bize karşı kinin mahsulüdür. Avrupalılar bütün Asya milletlerini yenebildikleri halde Türklerin tek başlarına bütün batı dünyasına karşı yüzyıllarca süren şerefli mücadele ve savunmasını unutamıyorlar. Onun için kendilerinde ve başkalarında normal gördüklerini bizde kusur olarak ileri sürüyorlar. İlhanlıların Azerbaycan kesin olarak Türkleştirmeleri Acemleri de garip iddialara sevk ediyor: Onların fikrince "Moğollar" Azerbaycan'ı alıp Acem olan ahalisinin diline iğneler sokmak suretiyle halkı "Türkçe" konuşmaya zorlamışlardır. Bir milletin, diline iğne sokulduğu için yabancı bir dili topyekun öğrenerek konuşmaya başlanmasının gerçekle bağdaştırılmasındaki gülünçlük meydandadır.
- Anadolu'da bizden önceki Hitit vesaire milletleri mahveden sıtma gibi hastalıklar Türkleri yok edemedi, edemeyecek.
- Yine aynı yanlış tarih telakkisi Temir'in yabancı, Tatar ve düşman sayılması sonucunu doğurmuştur. Temir veya Türkistanlıların söyleyiş sekline göre Aksak Temir Bek Kunlar, Gök Türkler ve Çengiz gibi mefkurevi Türk devletini gerçekleştirmek isteyen bir hükümdardır. Onu bizim, yani Türkiye Türklerinin millî düşmanımız saymak yanlıştır, günahtır. Milliyetçi bir tarih görüsü Ankara Savaşı'nı bir kardeş kavgası saymak mecburiyetindedir. Ankara Savası'nda Aksak Temir ordusundaki Türkmenlerin sayısı belki de Yıldırım ordusundakilerden daha çoktu. Bu kadar insan vatan haini miydi? Bu kadar çok vatan haininin bir araya gelmesine imkân var mı? Onlar bu kavgayı bir hanedan ve otorite kavgası sayıyorlardı. Aksak Temir Bek umumi Türklük bakımından suç islemiş midir? Bunu tartışmayı bir yana bırakıyorum. Çünkü her insanda kusur bulunacağını kabul ediyoruz. Tarihimizin en büyük fertleri olarak düşünebileceğimiz Fâtih, Yavuz, Kanuni hatta Alp Arslan'da kusur yok muydu? Gene en büyük fertler sayacağımız Mete'de, Kür şad'da, Tonyukuk'ta, Kül Tegin'de birtakım kusurlar bulunmaz mı? Elbette Aksak Temir de büyük Türklük bakımından birtakım hatalı hareketler yapmıştır. Fakat o ilerisini görebilen bir insandı, İslav tehlikesini görmüş ve Yıldırım'a Rus-Leh-Litvan sürüsünü müştereken imha etmek teklifini yapmıştır. Avrupa şövalye ordularını tepeleyen en büyük şövalye Yıldırım, maalesef bunu reddetmiştir. Acaba reddetmeseydi de o iki muhteşem ordu birleşseydi ne olurdu? Bir Türkçü şairin dediği gibi: Bütün Türkler bir olsa başkalaşır gidişler...
- Devrin çirkefini yıkamak için kan kullanmak ve bunu meleklerden almak Hamid'e yakılan heybetli bir fikirdir. (Abdülhak Hamid'in Kambur eseri hakkında)
- Tarihimize bakarken şu veya bu hanedanın tarafını tutarak kendimizi onun milletinden saymaya hakkımız yoktur. Buna hakkımız olmadığı gibi devletimizin kurulduğu toprakları da bugün yabancı ülke saymaya mezun değiliz. Türkiye, Rumeli'yi fethedip de Allah göstermesin Anadolu'yu kaybetse, Anadolu toprakları da bizim için yabancı mı olur? Milli durum yalnız bir anın, bir zamanın durumu değildir. Çünkü millet de yalnız bir zamanda yasayan insanlar değildir. Dün yasamış olanlarla yarın yaşayacaklar da Türk milletini teşkil ediyor. Dünkülerin hakkını feda edemeyiz. Bu devleti kuranların ve bize bugün burada yaşamak imkanını verenlerin mezarları ile dolu yerleri düşünüp sevmek hakkımız ve vazifemizdir.
- Bizim ilk padişahımız Horasan'da yaşayıp ölmüş, fazla olarak da o bölgeye ebedi Türklük damgasını vurmuştur. Sözün kısası, yine bir mayıs ayında, 1040 yılının 23 Mayısında kazanılan Dandânâkan Meydan Savaşı'nın sonunda kurulan devletimiz bugüne kadar aralıksız gelen bir devlettir.
- 3 Mayıs manasına gelince: Tarihimiz içinde bir uyanışın başlangıcı olmak bakımından mühimdir. Batı medeniyetine giriş hareketi olan fakat yanlış anlayış ve tatbik ediş yüzünden bir aşağılık duygusunun teşekkülüne sebebiyet veren Tanzimat'tan beri kendimizi inkârda çok ileri gittik. Hatta medeniyetlerin ülkelere hiçbir gümrüğe uğramadan gireceğini, Batı medeniyetim alırken onun tekniği, sanatı ve ilmi ile birlikte fuhuşunu da almamızın zaruri olduğunu söyleyen kişilere rastladık. 1944 de bu ileri gidişin ne derecelere geldiğini biliyorsunuz. Temiz Anadolu çocukları köy enstitülerinde birer komünist olarak yetişsin diye neler yapıldı. Bunu yapanların çoğu bugün teşhir olunmuştur. Haklarında daha da nice vesikalar ortaya dökülecektir. Bir sabah komünist olarak uyanmamız gibi korkunç ihtimali, 3 Mayıs 1944?te birkaç bin meçhul milliyetçi gencin yaptığı asil ve şuurlu hareket önledi.
- Gerçi 3 Mayıs birçok ıstırapların kaynağıdır. Fakat o ıstırapların şuur ve saadet doğmaktadır. İlk zamanlarda küçük guruplar hâlinde sessizce kutlanan 3 Mayıs bugün kuvvetlenen ve büyüyen şuurlu bir kütlenin bayramı olmaktadır. İlerde bir gün gençlerin, Gök Türk kıyafetinde olarak büyük padişahlarımızı türbeleri önünde yapacağı geçit resimlerinin heybetini ve ihtişamını düşünmek bile güzeldir. Fazilet temelleri üzerine kurulan devletimizin birkaç kara gün geçirmesi onu asla sarsıp deviremez. En güzel şiirlerdeki birkaç vezin veya kafiye aksaması nasıl o şiirin güzelliğine engel değilse, bir iki çelme de bu devleti mazideki ve ilerdeki ululuğundan alıkoyamaz. Bu devlet ve vatan büyüyecektir. Çünkü uğrunda ölmeye hazır olanlar var.
- Millî hayatımızdaki iyi, kötü bütün dönüm noktalarını bilmek, bütün fertlerin ortaklasa sevineceği, üzüleceği tarihlere malik olmak, manevî yapısı kuvvetli bir millet olmanın ilk şartlarından biridir. İskender'i, Sezar'ı, Arslan Yürekli Risar'ı, Deli Petro'yu, Napoleon'u ezberleyen Türk gençlerinin bu devletin nasıl kahramanlıklarla kurulduğunu, Çağrı Beğ adındaki destanı kahramanın neler yaptığını, Doğu Roma İmparatorluğu ile göğüs göğse yapılan korkunç savaşların Türk başbuğları olan Kutalmış, İbrahim İnal, Yakutu Resul Tegin, Buka, Anasıoğlu, Hasan Artuk, Afşin ve başkaları gibi ölmezleri bilmemesi hazin olduğu kadar da ayıptır. Bunlar lise ve ortaokulda değil, daha ilkokulda bellenecek şeylerdir. Bunları öğrenelim ve hatırlayalım. Yalnız ümidimizin zayıfladığı anlarda değil, her zaman aklımızda tutalım, gönlümüzde saklayalım.
- Böylelikle, 1040 Mayısında Türkiye kuruldu.