- Bir de bakarsın, esas madde uçmuş, sebepler buharlaşmış, suçluyu bulmak imkânsız olmuştur; hakaret hakaretlikten çıkıp, kaderin bir cilvesi, kimsenin suçu olmayan diş ağrısı gibi bir şey haline gelmiştir ve elbette duvar yumruklamaktan başka çare kalmamıştır.
- İnsan medeniyete kavuşmakla eskisinden daha fazla kan dökücü olmamışsa bile, en azından daha kötü, daha iğrenç bir kan dökücü olduğu kesindir.
- Bütün cevapların hazır oluşu, ortada soru diye bir şey bırakmaz. O zaman billurdan bir saray kurulur. Ve o zaman... Eh, işte o zaman uçup gelir Anka kuşu.
- İnsanın yaradılıştan yapıcılığa, onu şuurlu olarak gayesi ulaştıracak bir mühendisliğe, yani daima, nereye doğru olursa olsun kendine yol açmaya mahkum edilmiş bir mahluk olduğunu kabul ederim. Kim bilir, belki de sırf bu yol açma mecburiyeti yüzünden arada başka yönlere sapma isteği duyar.
- İnsan yapıcıdır, yeni yollar açmayı sever, bu su götürmez bir gerçektir. Fakat neden acaba bir yandan da yıkmaya, her şeyi kaos haline getirmeye bayılır?
- Fakat insan hercai, bir dalda durmaz bir yaratıktır ve belki de satranç oyuncuları gibi gayeyi değil, gayeye giden yolu sever. Kim bilir belki de insanların yeryüzünde ulaşmaya çalıştığı tek gaye, bu gayeye ulaşma yolundaki daimi çaba, başka bir deyişle hayatın ta kendisidir.
- İnsan gayeye ulaşmak için çalışmayı sever, fakat ulaşmayı pek istemez.
- Her şeyi hoş görmeye karar verdikten sonra, iki kere ikinin beş etmesinden bile hoşlanmak mümkündür.
- Ben hasta bir adamım... Gösterişsiz, içi hınçla dolu bir adamım ben.
- Benim nasıl bir adam olduğum da belli değil: Ne ters bir adamım ne uysal; ne alçağım ne onurlu; ne kahramanım, ne de korkak? Kendi köşeme çekilmişim; zeki insanların önemli bir iş tutamayacakları, tutanlarınsa aptal oldukları gibi kin dolu, boş bir avuntuyla günlerimi doldurup gidiyorum.