- Akıl ancak öğrenebildiği kadarını bilebilir
- İsteseniz de dilinizi çıkaramayacağınız, bütün bakışlardan uzakta, nanik bile yapamayacağınız, sonsuza kadar ayakta kalacak camdan bir saraya inanmışsınız
- En iyisi, bir köşeye çekilip seyirci kalmak. Onun için yaşasın yeraltı!
- Gerçekte insanlar ölü doğmuştur
- Gerçi bir İngiliz atasözü: "Yüz tavşandan hiçbir zaman bir at meydana gelemeyeceği gibi, yüz şüpheden de hiçbir zaman bir delil meydana getirilemez!.." der.
- "Beni hiç anlamadı. Oysa anlamayacak ne var? Anlamamak, anlamaktan daha zor." (s.18)
- "İşte hepsi oldu bitti. Ben de kaderimle başbaşayım. Mutlu olup olmayacağımı bilmiyorum, ama Tanrının emrine boğun eğeceğim." (s.116)
- "Emin olun, öyle kederli, bunaltıcı anlarım oldu ki, ben de herkes gibi gerçek bir hayat yaşayabilecek miyim diye kuşkulanıyordum." (s.27)
- Neden en güvenilir insan bile bir şeyler saklarmış gibi susar ? Sözlerimizi o kadar düşünerek söylediğimiz halde neden karşımızdakiyle dertleşmekte bu kadar zorlanırız ? Herkes neden olduğundan daha katı görünmeye çalışıyor ? Duygularını paylaşırlarsa neden kendilerini küçük görülecekmiş gibi hissediyorlar ?
- "... Kendi kendime şarkı mırıldanarak yürüyordum. Hiç dostu, yakın tanıdığı olmayan, sevincini paylaşabileceği kimsesi bulunmayan her insan gibi ben de mutlu olduğum zamanlar kendi kendime mırıldanarak şarkı söylerim..."