- Yoksullar içinde yaşayıp yoksulluk gördüm,
Hiç ağlamadım...
Para benim neyime.
Yalnızım, kalbim kan ağlıyor...
31 - Ağır ağır ilerleyen arabanın içinde matadorun kaygılı bir duruşu var. Sorumluların, yağmurdan ötürü boğa güreşini iptal etmek zorunda kalmalarından korkuyor. Az önce boğa güreşçisi söyle demişti: Madridlileri oraya boşuna toplamış olmaktansa, gerekirse ayaklarıma su kayakları takıp dövüşürüm.
39 - O çocuğu istemiyordum. Zaten dört kardeştik: Ercarna, Pepe, carmela ve ben. Üstelik ablaları olduğumdan, onun bakımı da üstüme kalacaktı. Ve özellikle, yiyeceğimize biri daha ortak olacaktı.
43 - Evimiz tek penceresi sokağa bakan bir odadan ibaretti. Bir tek elektrik ampulümüz vardı, ama onuda yapmazdık, zira elektrik çok pahalıydı. Bütün eşyamız bir masa, bir komodin ve dört sandalyeden ibaretti. Bunlar da annem babama çeyiz olarak getirmişti. Masanın üstünde, toledo kumaşlarına benzer rengarenk nakışlarla süslü bir örtü yayılmıştı. Annem iğne işlerini pek severdi. Anımsadığım kadarıyla gözü gibi baktığı tek eşya oydu.
45 - Savaş nedir hiçbirimiz bilmiyorduk. Büyüklerini onuruna heveslenen başka bir şey değildik.
86 - Bekleyiş içinde kıpırtısız kalan beden, düşüncenin karşısında siliniyor. İnsanın dingin ve uyanık olduğu o anlarda hiç kimse, matadorların en yüreklisi bile kaygının bütün bedenini sarmasını engelleyemez.
90 - Refahlarının bu uyanışını, bir zamanlar serseri saydıkları ve yoksulluk yıllarında alabildiğine baltaladıkları Palma Del Rio'lu zavallı bir yetime borçlu olmaları, fiesta tarihini bu yeni sayfasında görülen tarihin tek cilvesi değildir.
104 - Bir eylül akşamı Tanrı, Benitez ailesini büsbütün yüzüstü bıraktı. O gece beş aç çocuk, son bir parça ekmeği de paylaştılar.
121 - Heyhat! Mutluluklar, mevsimler gibi geçicidir.
129 - Küçük Manuel'in yemek istemeyişinin nedenini anlamakta gecikmedim: Öylesine aç kalmıştı ki, miğdesi küçülmüştü ve azıcık bir şey yedi mi korkunç sancılar çekiyordu.
136