- Daha önce pek fazla okumuyordum. Kitaplar evimizde pek sık görülmezdi. Ekmeğin daha önemli olduğu düşünülürdü. Karnımızı doyurmak zihnimizi doyurmaktan daha önemli bir işti.
- Peter'in ellerine baktım. Sabit, güçlü kare parmaklı ve kahverengilerdi. Birşeyleri sıkıca kavrayabilecek veya havaya kestane fırlatabilecek ellerdi. Sonra ellerime baktım. Gariptiler; bükülmüş, parmakları çarpık, bir çift insan elinden çok kıvrılmış iki çocuğa devamlı kıpırdayan ve titreyen, asla hareketsiz kalamayan ellerdi...s44...
- Ancak annem sadece benim geri zekalı olmadığımı söylemekle yetinmiyordu, bunu kanıtlamak için elinden geleni de yapıyordu. Görev bilinciyle değil, sevgiyle yapıyordu bunu. Bu yüzden bu kadar başarılıydı.
- Artık erkek kardeşlerimle dışarı çıkmayı özlemiyordum ; çünkü zihnimi faal tutacak, her yeni günü dört gözle beklememi sağlayacak bir şeyim vardı.
- Alfabeyi bilmek savaşı kazanmanın yarısıydı, çünkü yakında harfleri bir araya getirip küçük kelimeler oluşturabilecektim.
- Sol ayağım ve ben yine kazanmıştık!
- Benimle diğer insanlar arasında kendi zihnim dışında hiçbir 'farkım' olmadığını düşünüyordum. Kendimi böylesine bir rüya ülkesinde, imkânsız bir cennette kaybetmek büyük bir zevkti.
- Göze çarpan biri olmak istemiyordum, diğer insanlar gibi sıradan olmak istiyordum. Diğer insanların elleriyle yaptıklarını sol ayağımla yapmam insanlara harika bir şey gibi geliyordu. Belki de öyleydi, bilmiyorum.
- Eski paltomu tekrar giymiş gibiydim sanki.Her şey aynıydı.Eski yaşayışıma, eski düşünce biçimime öfke duyuyordum. Uğruna yaşayacağım bir şeyler istiyordum ama hiçbir şey yoktu.Hayatımın bir amacı, değeri olsun istiyordum ama yoktu. Boş ve anlamsız bir hayattı benimki. İçimin çekildiğini hissediyordum; bulamayacağım bir şeyi arıyor, tutamayacağım bir şeye uzanıyor gibiydim.
- Hayatımda yeni bir gün diye bir şey yoktu, her gün bir öncekinin bir tekrarıydı, hiçbir değişiklik ya da değişiklik umudu söz konusu değildi.