- Sana gerçek aşkın ne olduğunu söyleyeyim... dedi aynı aceleci tavırla devam ederek. Körcesine bir bağlılıktır o, sorgusuz sualsiz insanın kendi zayıflığını kabul etmesidir. Tam manasıyla ona boyun eğmektir. Kendine ve tüm dünyaya inanmak ve güvenmek, kalbini ve ruhunu o haine vermektir. Benim yaptığım gibi.
- "Sana gerçek aşkın ne olduğunu söyleyeyim... Körcesine bir bağlılıktır o, sorgusuz sualsiz insanın kendi zayıflığını kabul etmesidir. Tam manasıyla ona boyun eğmektir. Kendine ve tüm dünyaya inanmak ve güvenmek, kalbini ve ruhunu o haine vermektir. Benim yaptığım gibi."
- Kilise mezarlığında aile fertlerimin mezar taşlarını okuduğum zamanlar daha yeni okumayı söküyordum. Ne demek olduklarını da tam olarak anlayamıyordum. Mesela annemin mezarında "yukarıdakinin karısı" yazıldığı için, babamın daha yüksek bir mertebesi olduğunu o yüzden öyle yazıldığını düşünüyordum. Mezar taşlarında "aşağıdaki" yazan akrabalarımın mertebesinin düşük olduğunu sanıyordum. aynı mantıkla dini sorulara verilen cevapları da tam olarak kafamda oturtamamıştım. "Hayatım boyunca aynı yolda türüyeceğim!" sözünün bütün hayatım boyunca bizim köyden tek bir yöne doğru yürümemi gerektireceğini, değirmene ya da arabacıya doğru sapamayacağımı sanmıştım. (Taman benim çocukluğum :) )
- Solunum...Zorlu bir iş!Ne yaparsınız ki çabasızca var olabilmemiz için gelenekler bunu zorunlu kılmış...
- Oliver Twist,giyim kuşamın ne derece önemli olduğunun öyle mükemmel bir örneğiydi ki!Şu ana kadar sırtındaki tek şey olan battaniyenin içinde bir soylu çocuğu da olabilirdi,bir dilenci de!En burnu büyük bir yabancı bile onun soyunu sopunu belirlemekte güçlük çekerdi...Ama şimdi hep aynı iş için kullanılmaktan sararmış,eski basma giysilere sarılmıştı ya,damgalanıp etiketlenmiş oldu ve derhal toplumdaki yerine oturuverdi:yoksullar evinin bir öksüzü...Bağışla büyüyecek olan çocuk...Karnı hiçbir zaman tam doymayacak,ömrü sille tokat yiyerek oradan oraya sürünmekle geçecek olan fazlalık,aşağı görülen bir yaratık ki,toplumca horlanacak ve kimseden güler yüz görmeyecek.
- Oliver yüksek sesle bağırıp ağlıyordu.Eğer kilise görevlileriyle yetimhane yöneticilerinin insafına bırakılmış bir öksüz ve yetim olduğunu bilseydi belki de büsbütün çığlığı basardı.
- Tanrı'nın bu mutlu ülkesinin sevecen yasalarına ne soylu bir örnek!Beş parasızların uyku uyumalarına izin veriyorlar!
- ''İdare''kurulu üyeleri son derece bilge,derin,''düşünür''mizaçlı kişilerdi.Günlerden bir gün dikkatlerini bir rastlantıyla yoksullar yuvasına yönelttikleri zaman,sıradan kimselerin asla bulamayacakları bir gerçeği şıp diye keşfediverdiler.Yoksullar bu yuvayı seviyorlardı!Burası yoksul sınıflar için resmen bir kamu eğlence yeriydi:her şeyin parasız olduğu bir lokal-bütün bir yıl boyunca bedava kahvaltı,öğle yemeği,ikindi çayı ve akşam yemeği içinde hayatın hiç iş güç yapmadan,sırf eğlenceyle geçtiği,tuğla ve betondan,cennet gibi bir barınak.
- Sonra yoksulların,birkaç hafta sulu lapaya talim ettikten sonra eriyip bir deri bir kemik kalan bedenlerine bol gelmeye başlayan giysilerin terzide daraltılması da pahalıydı.
- Bir yandan da rastlantıyla sıçrayıp bulaşmış lapa varsa boşa gitmesin diye büyük bir çabayla parmaklarını yalar dururlardı.