- Beni Kuzey Kalesine getirdiklerinde , omzumda bu saç tellerini buldular. "Bari bunları bırakın!" dedim. "Bu saçlar buradan kaçmama yardım etmez, ama onlara baktıkça ruhum güvende olacak."
- "Ağlıyorsun! Ağla! Ağla! Yitirdiğin bunca yıl için ağla!"
- "Yaşamak istiyor musun?" Cevap aynıydı: "Bilmiyorum ki..."
- Bu botlar ailenin parasal durumuyla yakından ilgiliydi. Jerry eve dönerken botları pırıl pırılken, sabah uyandığında çamur içinde olurdu.
- Bailey Mahkemesi içinde bir hapishanesi de olan çok kötü bir yerdi. Burada her türlü rezalet yaşanır, sürekli insanlar öldürülürdü. Öte yandan her türlü hastalık kol geziyordu burada. Suçlular zaman zaman hastalıklarını mahkeme salonuna, hatta hakime bulaştırırlardı. Bazı idam kararı vermiş hakimler hastalık yüzünden mahkumdan önce ölürdü.
- Kutsalların en kutsalı, yücelerin yücesi çikolatasını içmek üzereyken, itaatkar kalabalık dışarıdaydı. Monseigneur her şeyi kolayca yapabilirdi. Hatta Fransa'yı kolaylıkla yutabilirdi bile. Ama sabah çikolatasını aynı hızla yutamıyor, aşçı dışında dört güçlü adama gerek duyuyordu. Evet, dört adam lazımdı, dört süslü insan. Şeflerinin bu muzazzam işi yola koyabilmek için iki saatleri vardı,Çikolatanın bitmesini sağlayacak iki saat. Bu çikolata işi çok önemliydi. Birinci uşak çikolatayı getirirdi., ikinci uşak karıştırır,üçüncüsü peçeteyi uzatır, dördüncü çikolatayı Monseigneur'un ağzına götürürdü. Bu iş asla üç kişiyle yapılmazdı. Bu Monseigneur'un onurunu zedelerdi. Ya iki kişiyle yapılacak olsa, aman Tanrım, bu onun ölümü olurdu.
- İnsan hiçbir şeyden emin olmamalı bu dünyada, hele sen hiç!
- "Babam olsaydınız, ancak bu kadar saygı duyabilirdim size. Neyse ki, babam olmak gibi bir talihsizliğiniz söz konusu değil," dedi.
- Her şeyin hesabını yaşarsam insanlara, ölürsem de Tanrı'ya vermeye hazırım.
- Her gün kokuşmuş zindanlardan ölüme insanlar gidiyordu taş sokaklardan; ve giyotin hala doymamıştı, giyotin kana hala öylesi açtı.