- Bakıp bakıp doyamayacağım bir güzellik,bir zarar gelmemesi için dokunmaya kıyamayacağım bir şaheserdi o gülüş...
- Acaba bir gülüşü öbürlerinden ayırıp,eşsiz kılan nedir?Belki de yalnızca gülüşün kendisidir.
- Onu ilk gördüğümde yaşantımda çok önemli bir yer tutacağını sezmiştim.Bu tıpkı,bir filmin daha ilk karesinden bütününü kavramak,sonunu tahmin etmek gibi bir duyguydu.
- Onu anlatmak için,'güzel','boylu poslu','sarışın/esmer','şahane'gibi sözcükler kullanmak haksızlık olurdu.Onun için,bu dünya dışından gelmiş kadar değişik,bir kuyruklu yıldız kadar etkileyici,iyi pişmiş kahve kadar tiryakilik yaratıcı,gezegene yalnız yollandığı için eşsiz,bir ipek böceği kadar dikbaşlı denildiğinde bir şeyler söylenmiş sayılırdı ancak.Dingin ve içine sinmiş bir güzellikti onunkisi.
- Ben çocukken şeker ve kurban bayramlarında,Müslüman olmayan komşularımıza da şeker ve et dağıtır,onlar da paskalya ve yortularda bize boyalı yumurta,tatlı ve çörek getirirlerdi.Kimse varlıklı değildi ama ne kavga,ne aşağılama,ne de abartma,kibirlenme vardı aramızda.
- Yalıların bugün yüksek duvarlar ve koruma polisleriyle kendi hapishanelerini kurmuş olduklarına bakmayın siz.Onlar zaten asıl Kuzguncuklu değildirler,adresleri Boğaziçi'dir.Kuzguncuk hissedilmeden yaşanılacak yer değildir!Yalılar için,''Kuzguncuk'a sırtlarını dönmüş''deniyor artık buralarda.
- Oysa ben çocukken yalılar da Kuzguncukluydu.Zenginliğin gösterilmesi,paranın konuşulması ayıptı,görgüsüzlük belirtisiydi.İnsanlık ve komşuluk tedavüldeydi hala,ama kimse kimsenin işine ve özgürlüğüne burnunu sokup,kendi inanç ve adetlerini de dayatmazdı.Başkasını rahatsız etmediği sürece kimsenin inancı veya inançsızlığı öbürününkinden daha önemli ve/ya kutsal değildi.
- Çocukların ve kadınların da kendi iç savaşları vardı ve savaş,insan denen canlının buluşuydu.Yalnızca insana özgüydü,kadın,çocuk fark etmezdi.
- Sakın unutmayın,vatan elden giderse,içbir şeyin manası kalmaz artık!Ürriyet can kadar tatlıdır!
- Ümit yolcusu yorulmaz, baht izinde koşar gider!