- Bütün mutluluklar geçicidir ister bir hafta sürsün, ister otuz yıl,son günü geldiğinde aynı göz yaşları dökülür ve bir gün daha sürsün diye cehennem ateşlerine razı olunur .
- Eğer önündeki kapılar bir daha yüzüne kapanacak olursa,hayatının sona ermediğini düşün.Sona eren şey sadece hayatlarının birincisidir ve diğeri başlamak için sabırsızlanmaktadır
- Bazıları, geleceğe olan inançlarını kaybetmedikleri için sabrederler. Bazıları, işi bitirmeye cesaret edemediklerinden. Korkaklık hiç kuşkusuz hor görülesi bir şey, ama gene de yaşamın düzenine dahil. Tıpkı boyun eğmek gibi, o da hayatta kalmanın bir aracı.
- Cihan gülümseyerek mırıldandı: - Yedi yaşamım olsaydı, birini mutlaka burada geçirir, şu kerevete uzanır, şu şarabı içer, parmaklarımı şu kaseye daldırır, mutluluğu şu tekdüzelikte bulurdum. Ömer: - Bir ya da üç, ya da yedi yaşamım olsaydı, her birini burada geçirir, elim saçlarında şuraya uzanırdım, diye yanıtladı.
- Semerkant civarında dolaştığımda harabeler gördüm; üzerindeki yazıtları kimse çözemiyor artık. Kendi kendime sordum: Bir zamanlar burada yükselen şehirden ne kalmış geriye? İnsanları geçelim bir kalem, onlardan daha fani yaratık bulunmaz zaten, ama uygarlıklardan geriye ne kalmış? Hangi hanlık baki kalabilmiş, hangi ilim, hangi kanun, hangi hakikat? Hiçbiri. O harabelerde ortalığı karıştırıp durdum, ama bir çömlek parçası üzerine oyulmuş bir yüz ve bir duvar üzerinde kalmış bir resim parçasından başka bir şey bulamadım. İşte benim sefil şiirlerim de bin yıl sonra, çömlek parçalarına, sonsuza dek toprağa gömülmüş bir uygarlığın kalıntılarına dönecek. Bir şehirden geriye, yarı sarhoş bir şairin onun üzerinde dolaşan umursamaz bakışlarından başka bir şey kalmaz.
- "Daha dün bir tepenin üstünden birliklerimi teftiş ediyordum, onların adımlarının altında yerin sarsıldığını hissettim ve kendi kendime, 'Şu cihanın hâkimiyim! Benimle kim boy ölçüşebilir?' dedim. Allah bu kibrime, bu böbürlenmeme karşı insanların en sefilini, yenilmiş, esir düşmüş bir adamı, bir idam mahkûmunu saldı üzerime; o benden daha güçlü çıktı, vurdu devirdi beni tahtımdan, aldı canımı."
- Ömer onu kendine çekmeye çalıştı, kadın hemen sıyrıldı kollarından. -İçimi böyle rahatlatamazsın benim! Bedenlerimiz kelimelerimizin uzantıları olabilirler ancak, onların ne yerini alabilir ne de çürütebilirler onları. Ne oldu? Söyle bana.
- Ben mahşer gününün dehşetinden başka iman, secdeden başka namaz tanımayanlardan değilim. Ben nasıl mı namaz kılarım? Bir gülü seyrederim, yıldızları sayarım, yaratılışın güzelliği, onun düzenindeki kusursuzluk karşısında Rabbim'in en güzel eseri olan insanın, onun bilgiye aç beyninin, aşka aç gönlünün, uyanmış veya tatmin edilmiş tüm duyularının karşısında hayranlığa kapılırım.
- Geçmiş devrin hekimleri tüm hastalıkları yıldızların durumuna bağlarlardı. Sadece kanser her dilde astrolojik adını korudu. Korku hiç el değiştirmemiş bir halde varlığını sürdürdü.
- "Her şeyde, her birimizin içinde Aydınlık ve Karanlık yan yanadır."