Hayat yangın gibidir. Yoldan geçenin unuttuğu alevler, rüzgarın önüne katıp savurduğu küller; işte, bir insan ömrü gelip geçmiştir.
Artık bütün yolların önümde açılacağını hissediyordum. Tek yapmam gereken, engelleri yok sayarak yürümekti. Düşüşün tohumu işte böyle atılır.
Aşk ilk günkü gibi kalabilir, heyecan da öyle. Aylar da geçse, yıllar da geçse. Hayat, insana bıkkınlık verecek kadar uzun değildir.
Denizden komşu, hükümdardan dost olmaz özdeyişini unuttun mu yoksa?
Zayıflar için, haklı olmak bir suçtur.
''Hiçbir şeye şaşırma, hakikatin de insanların da iki yüzü vardır. ''
"Kitaplarda bir efsane dolaşır.İçinde bulunduğumuz bin yılın başında her biri kendince damgasını vurmuş üç İranlı arkadaştan söz eder bu efsane: Dünyayı gözlemleyen Ömer Hayyam,o dünyayı yöneten Nizamülmülk ve aynı dünyaya dehşet saçan Hasan Sabbah."
Her gün biri çıkar, başlar, benim ben demeye, Altınları, gümüşleriyle övünmeye. Tam işleri dileği gibi düzene girer, Ecel çıkaverir pusudan: Benim ben, diye -Ömer Hayyam
"İnsan hem Tanrı,hem Sultan hem de Haşşaşinler tarafından ölüme mahkum edildiğini bile bile incirden tat alabilir miydi?"
Zamanımıza damgasını vuran manevi bunalım üstüne, kimi zaman ''ayar noktalarının yitimi''nden ya da ''yön yitimi''nden söz ediliyor; pek katılmadığım açıklamalar bunlar, çünkü yitik ayar noktalarının, unutulmuş dayanışmaların ve geçerliliklerini kaybetmiş meşruiyetlerin ''yeniden bulunması'' gerektiğini akla getiriyorlar; kanımca, asıl gereken şey onları ''yeniden bulmak'' değil, yaratmak.
Rhonda Byrne
Sabahattin Ali
O. Henry (William Sydney Porter)
Marguerite Duras
Thomas Bernhard
Ahmet Ümit
Paulo Coelho
Yaşar Kemal
Yavuz Bahadıroğlu
Emrah Serbes