- "İnsan, ne yazacağını bilebilseydi hiçbir şey yazmazdı. O zahmete değecek bir şey olmazdı bu. Yazmak, insan yazsaydı ne yazardı, bunu öğrenme çabasıdır. Ancak yazdıktan sonra öğrenebiliriz bunu," der, Marguerite Duras.
- Sevgili Dost, Günlerdir bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor. Yağmur suları şehrin göbeğini göle çevirdi. Sokakların kiri aktı, kalbimizin kiri duruyor. Yağmur suyu yumuşatırmış değdiği yeri. Rahmet! Gelin yıkmayalım, yıkayalım bu şehri!
- Sevgili Dost, İnsan tekerleği bulduğu zaman başına neler geleceğini bilseydi, bakmadan arkasından yuvarlardı onu ıssız bir yere. İnsanın elinden gelseydi , düğümlerdi yolları ıssız bir yerde. Sevgili Dost, "Kalbimi alıp uzaklara gitmek istiyorum."
- Kürersen kahkahayı, hüznü görebilirsin.
- Sevgili Dost, Binlerce kişinin ellerinin üstünde bir kayık gibi yüzüyordu tabut. Sevilen sanatçının üstüne yine çiçekler atılıyordu. Buraya kadar tamam, ama alkışlanıyordu. Sevgili Dost, Tabut mezara indirilirken bile alkışlar kesilmedi. Ölüm ve alkış.... Sevgili Dost, Ölüm alkışlanıyordu.
- Acaba bir şeyin tamamına sahip olmak insanı hoyrat ve küstah mı yapıyordu. Vuslattan sonra bunun için mi bitiyordu aşklar. Bunun için mi zarafeti korumak güçleşiyor ve davranışlara sızıyordu isyan.
- Sevgili Dost, Horoz geceyi severse bir daha ötmez, Su bulutu severse, inmez toprağa. Arabayı severse at, yokuştan ürkmez. Akrebi severse yelkovan, vay o zamana! Kafesi severse kuş, gökler boşalır. Uçmayı severse timsah, sürünür gözyaşları. Güneşi severse buz, nehirler coşar. Denizi severse nehir, tırmanır dağı. Doktoru severse hasta, ateşi düşmez. Külü severse ateş, yanmaz bir daha. Kumaşı severse terzi, makası kesmez. İğneyi severse iplik, korkar kopmaya. Kuzuyu severse kurt, şaşırır kalır. Ağacı severse yaprak, küfreder sonbahara. Çiçeği severse vazo, çatlar, kırılır. Beyazı severse kömür, saplanır kara. Kolları severse ud, şarkısı bitmez. Yolu severse şoför, görmez durağı. Sözü severse dudak, susmayı bilmez. Uykuyu severse hırsız, düşer çuvalı. Topacı severse ip, sıkı sarılır. Fitili severse bomba, patlamaz daha. Rüzgarı severse yelken, nefesi sanır. Nefesi severse ney, başlar yanmaya. Köleyi severse efendi, kırbacı düşer. Kırbacı severse köle, düşman azada. Ormanı severse aslan, kafesi dişler. Işığı severse göz, utanır yumulmaya. Defi severse ayı, burnuna kanca takılır. Küfü severse ekmek, meyleder kararmaya. Pası severse demir, an gelir ufalanır. Zili severse saat, can atar kurulmaya. Sevgili Dost, Şu günlerde herkes seni sevdiğini söylüyor. Şu günlerde herkes şımartıyor seni. O halde kulak ver, "Efendin seni sevdiği ve şımarttığı zaman daha az mı kölesin? Vay kölenin haline! Efendin seni şımartıyor; o halde yakında kamçılayacaktır," diyen Pascal'a.
- Sevgili Dost, Neşesi yağmalanmış bir bayramdan geriye ne kalır? Ellerden buharlaşıp uçan limon kolonyaları, yenildikten sonra kağıdı buruşturulup atılan şekerler, caminin avlusunda kalan gazete ve mukavva parçaları, imamın her bayramda tarif edip, cemaatin her bayram şaşırdığı bayram namazı mı?
- Sevgili Dost, Bu bayramda kabristana gittin mi? Senin de ölülerin vardır, bilirim. Üzerindeki otları küflü tenekelerle sulayacağın ölülerin. Otlar büyüyecek, sararacaklar sonra. Ölülerimizi hep hatırlayacağız, dirilerimizi unutsak da. Olsun, onlar da ölecekler. ... Sevgili Dost, Neşesi yağmalanmış ne bayramlar geçireceğiz daha... Kokucu dede, camiden çıkan herkesin eline gül yağı sür, mis gibi koksun şehir! İşportacı, sen de sat gülümsemeyi, öğrenemeyen dudaklarımıza! Çocuklar, bırakın biz öpelim ellerinizi, siz bize şeker verin!
- Geceyi karanlık, ay ve yıldızlardan ibaret sananlar, annelerin çorbalarındaki lezzeti yağda arayanlardır. Oysa sevgidir, annelerin kaşıklarından "miktarınca" yemeğe katılan. Kitaplar yazmaz. Çünkü anneler şişelenmeden kullanırlar suyu kaynağından.