Sam Harris
- Doğum:
- Hakkında ayrıntılı bilgi bulunmuyor!
- Dinsel metinlere harfiyen uymayı düstur edinmiş birinin gözünde ılımlı dindar, başarısız bir köktendinci'den başkası değildir. Büyük olasılıkla kendini diğer inançsızlarla birlikte cehennemde bulacaktır. Ilımlılık Tanrı'nın yasalarına tamamen boyun eğmeye karşı bir gönülsüzlükten başka bir şey değil. Bir yandan metinleri harfiyen yaşamaktan geri durup, diğer yandan böyle yaşayanların mantıksızlıklarına göz yuman ılımlılar, inanç ve mantıklarının ikisine birden eşit derecede ihanet ediyor.
- Tek bir kelimenin değişmesi bile hoşgörü ile ölüme meydan okuma becerisi arasındaki farkı yaratabilir: Çocuğunuz gecenin bir yarısı yanınıza gelip "Baba koridorda bir fil var." derse yatağına kadar ona eşlik ederken yanınızda hayali bir silah taşıyormuş gibi davranabilirsiniz; fakat "Baba koridorda bir adam var." derse, büyük ihtimalle gerçek bir silah taşımaya meyilli olursunuz.
- Doğruluğuna dair hiçbir kanıt gösteremediğiniz, başkalarıyla konuşurken gerçeklendiremediğiniz fikirler tarafından yönetilmek, genellikle ciddi bir zihinsel sorununuz olduğuna işaret eder. Bir çok kişinin inandığı mantıksızlığa inanmak delilik değildir ama evrenin Yaratıcısı'nın düşüncelerimizi duyabildiğine inanmanın toplumumuzda olağan karşılanıyor olması yalnızca tarihsel bir kazadır. Tanrı'nın pencerenize çarpan yağmur damlaları yoluyla, Mors alfabesi kullanarak sizinle iletişim kurduğuna inanmanız ise akıl hastalığının göstergesidir. Bu nedenle dindar kişilerin çoğu deli değilse bile temel inançları kesinlikle öyledir. Bu şaşırtıcı bir durum değildir; ne de olsa bir çok din, eski bilgisizliğin ve kafa karışıklığının ürünlerini yüceltmiş ve bunları sanki başlangıçtan beri var olan doğrularmış gibi sunarak bize miras bırakmıştır. Bu yolla aramızdan milyarlarcası, "aklı başında olan hiç kimsenin kendi başına inanamayacağı bir şeye" inanır hale gelmiştir.
- Hıristiyan fiziği ya da İslam matematiği gibi şeylerden söz edemeyeceğimiz gibi, Hırsitiyan ahlakı ya da Müslüman ahlakı diye bir şey olmadığını da göreceğiz. Anlam, değerler, ahlak ve iyi hayat bilinçli varlıkların esenliğiyle ilgili gerçekler olmalıdır ve dünyadaki olaylara, insan beyninin durumuna dayanmalıdır. Bu türden süreçleri kavramanın en doğru yolu akılcı, açık uçlu ve tarafsız sorgulamadır. İnanç eğer herhangi bir konuda haklıysa, bu tamamen bir rastlantıdır.
- İnsanlığın gelişmesi ve ilerlemesiyle ilgili en temel gerçeklerin, diğer gerçekler gibi, kültürün ötesine geçmesi gerektiğini söylemeye çalışıyorum.
- Bilimin Tanrı inancını "oldukça makul" hâle getirdiğini iddia ediyor -Büyük Patlama, doğanın sürekliliğinin incelikle ayarlanması, karmaşık hayatın ortaya çıkışı, matematiğin etkinliği, bunların hepsi ona "seven, mantıklı ve tutarlı" bir Tanrı'nın varlığını gösteriyor; ama bu olayların alternatif açıklamaları (ve çok daha makul) ortaya konduğunda -ya da Tanrı'nın sevgisiz, mantıksız, tutarsız hatta yok olduğuyla ilgili kanıtlar sunulduğunda- Tanrı'nın doğanın dışında durduğunu söylüyor ve böylece bilim O'nun varlığını sorgulayamaz oluyor. Benzer bir şekilde, ahlaki sezgilerimizin Tanrı'nın varlığını, kusursuz ahlaki yapısını ve türümüzün her bireyini kucaklama isteğini kanıtladığında ısrar ediyor; ama günahsız çocukların fırtına veya depremlerde yok olması karşısında ahlaki sezgilerimiz hiçbir işe yaramıyorsa, o zaman iyi ve kötüyle ilgili ebedi kavramlarımız güvenilmez ve Tanrı'nın iradesi tamamen bir sır demektir. Dinî savunma şöyledir: Yazı gelirse inanç kazanır, tura gelirse mantık kaybeder.
- 1